1 Temmuz 2009 Çarşamba

Enerji Alanları ve İnsana Dair Haylice Kapsamlı Bir Yazı E

Enerji Alanları ve Biz 9
Hacdan döndükten sonra sayıları fazla olmasa da bazılarında görülen bir diğer şaşırtıcı hal de sanki dinle bir ilgisi yokmuş gibi, dinsel kuralları bir kenara bırakıp dedikodu, fitne, kin, nefret, kıskançlık ... gibi eylemler ile çıkarlarına, bedensel dürtü ve zevklerine dönük, negatif enerji getirici birtakım davranışlar sergilemeleridir. Bunun nedeni de bu yüksek radyasyonun kişide potansiyel olarak var olup o ana kadar atıl halde bekleyen menfi özelliklerini yani beynindeki bununla ilgili bölgelerini ağırlıklı çalıştırması sonucu oluşmasıdır. Bu yüzden Kâbe’ de o ana kadar tüm günahlarından arınma gerçekleşmiş olsa da beynin genel açılımında madde ve dünyaya dönük özelliklerin ağırlıklı olması ve buradaki bu yüksek ışınımın da beyni genel açılım doğrultusunda yüksek çalışma moduna sokup programlaması sonucu, o kişilerin bu negatif eylemleri sergilemelerine, dolayısıyla hacca gitmeden önceki durumlarına kıyasla kat be kat fazla negatif enerjinin ruha yüklenmesine yol açmaktadır. Bu sebeple, Kâbe’ ye gitmesine rağmen, döndükten sonra ortaya koyacağı negatif eylemlerle bir kişinin cehennemlik olması her zaman mümkündür. (bkz. Temel Esaslar- Ahmed Hulusi).Hacda elde edilen enerjiler anlatageldiklerimizle sınırlı olmayıp hac adı altında yapılan diğer tüm faaliyetlerle (ibadetlerle) de belli enerjilerin temini sağlanmaktadır. Çünkü, her bir eylemin beyinde direkt bir karşılığı bulunması dolayısıyla belli enerjilerin ruha yüklenmesi ancak bu hareketlerle yoğunluk kazanabilmektedir. Ayrıca, şu ana kadar anlattıklarımız, işin zahiri, enerji planındaki yönüdür. Bunun yanında buradaki tüm faaliyetlerin, hareketlerin bir de şuursal planda Evrensel Bilince dönük Soyut, Batıni anlamları bulunmaktadır (Bkz. Akıl Ve İman – Ahmed Hulusi / Hac Yolunda Ahmed Fevzi Yüksel / www.sufizmveinsan.com - Tasavvuf). Dolayısıyla, hacca gitmek, Kâbe’yi ziyaret etmekten maksat, oranın enerji yönünün yanında Bilinç boyutu itibariyle de Kâbe’nin Hakikâtiyle hakikâtlenmek, O’nun özellikleriyle bezenmektir. Bu şehirlerle ilgili var olan bir özellik de: “Medine'ye geçit veren dağ gediklerinde birbiriyle kenetlenmiş melekler vardır. Her gedikte kınından çekilmiş kılıçlarıyla bekleyen iki meleğin korumaları sebebiyle, Deccal Medine’ ye giremez." “Deccal şehrime giremez... Medine şehri için İbrahim (as) Mekke’yi haram kıldığı gibi ben de Medine’yi haram kıldım... İbrahim (as)’ın Mekke’ye yaptığını ben de Medine’ye yaptım” hadislerinde belirtildiği üzere (bunun Batıni anlamı yanında) gerçekten de Deccal’in bu iki şehre fiziksel olarak da girememektedir. Bunun nedeni, Mekke’ de Kâbe’nin, Medine’de de Hz Muhammed (sav)’ in Ruhaniyetinin, Ruh gücü varlığının Deccal’e engel olmasıdır.
Devam edecek...

Enerji Alanları ve Biz 10
Bizlerin şartlanma, değer yargıları ve duygularına sahip olmayan ve Hz. İsa ( as)’ın deyişiyle insanca düşünceden arınmış, sıyrılmış Allah gibi düşünen ve o bakışla bakan bu yapılar için iyi ya da kötü, güzel ya da çirkin, zor ya da kolay...vb göreceli tüm kavramlar geçerli olmayıp sadece manaların terkipler halinde kuvveden fiile çıkışı ve kendi içindeki dönüşümleri söz konusudur. Dolayısıyla olanlar, sadece olması gerekli olan şeylerdir. Bu nedenle her şeyin mutlak bir düzen halinde, yerli yerince gördükleri için de ne yazı kış ne de kışı yaz yapmaya çalışırlar. Kendini bilen bu kişiler bize göre acı, ıstırap verici, üzüntülü olayları bile tıpkı hoş, tatlı, sevindirici olaylarda olduğu gibi zevk alarak yaşarlar. Bu yüzden onların bir diğer ismi de “zevk ehli” olarak ifade edilmektedir. Fikir vermesi açısından ünlü bir sufist bu konuda: “Allah bugün bana bela göndermedi yoksa beni unuttu mu? ” diyerek bizim gibi sıradan insanların altından kalkamayacağı bir yaşantı halinde olduğunun işaretlerini göstermektedir. Öyleyse bu insanlar, bizlerin daha iyi huylusu, iyi kalplisi, daha safı olan birer iyi ahlak derneği üyeleri midir, yoksa Özlerine vakıf, sistemi Okumuş olarak bu sistemde işlevler meydana getiren üstün yetenekli varlıklar mıdır?Elbette ki, ikincisi... Çünkü; tüm insanların, toplumların iradesi ve tüm dünya üzerindeki olayların yönlendirilmesi yani deprem, sel, kuraklık...gibi doğal afetlerle, savaşlar, büyük olaylar...vb hep Kozmik Bilinci, kapasitelerince ve hiyerarşik bir düzende yansıtan bu yapılarca oluşturulmaktadır. Yani Allah’ın tasarrufunun varlıklara ulaşmasını sağlamaktadırlar. Ya da benzer deyişle, Allah, varlıktaki tasarrufunu bu veli kulları adı altında meydana getirmektedir. Aslında, velilerin sayısı her dönem için yüz yirmi dört bin olarak sabit olmasına karşılık, bunların yaklaşık %99,9’ u, geri kalan % 0,1’ lik dilimde yer alan kendi hakikâtine vakıf olanlarca yönlendirilen ve kendilerini, kendi hakikatlerini bilmeyen bu yüzden de bilinç dışı olarak görevlerini yapan birimlerdir. Bunlar ancak ölüm ötesi yaşantıya geçtikleri anda yaşarken veli olduklarının farkına varırlar ki, bu velilere şeriat velisi adı verilmektedir. Diğerlerine ise Hakikat velisi denir ki, aralarında kıyasa gelmez düzeyde farklılıklar bulunmaktadır. Kaldı ki, hakikat velileri arasında bile Bilinç (boyut) farklılıkları mevcuttur. Kendi aralarındaki görevleri de farklı farklıdır. (1) Hakikatini bilen, bu yüzden de yaptığı işi farkında olarak gerçekleştiren görevli veliler bu olayları direkt kendileri Ruh gücü yani Beyin dalgalarıyla oluşturabildikleri gibi, kendi emrine verilmiş görevli avam melaike ve cinleri kullanarak da meydana getirebilmektedirler. Yine aynı şekilde beyin kapasiteleri çok yüksek olan bu insanlar yine belli görevli melek ve ışınsal varlıklara tasarrufta bulunarak onlara istediklerini yaptırarak, onları kullanarak belli şeylerden haberdar olabildikleri gibi, belli şeylere yön verebilmekte ve aynı şekilde etrafındakilere de yardımcı olabilmektedirler.Olayların meydana gelişinin sistemi ise mesela; doğal afetleri göz önüne aldığımızda, bildiğimiz üzere dünya ve tüm boyutlarıyla evren temel düzeyde mana terkiplerinden, mana (bilinçli enerji) titreşimlerinden, meleklerden oluşmaktadır. İşte bu mana terkiplerinden oluşmuş sistemdeki istenilen terkibe, gönderilen anlam yüklü dalgalar ile manasal dönüşüm oluşturularak arzu edilen olayların meydana gelmesi sağlanır ve biz bunu yaşadığımız boyutta doğal felaketler olarak algılarız. Ya da başka başka olaylar şeklinde... Bunun tam tersi durumların oluşması da yine aynı sisteme dayanmaktadır. Yani felaketlerin ertelenmesi, tamamen durdurulması ya da başka yerlere kaydırılması...vs. Veyahut bir ülkenin, ülkelerin (toplumların) yönlendirilmesi ile ilgili olarak da o bölgenin yetkili, güçlü kişi ya da kişilerinin beyinlerine (hologramlarına) etki edilerek sonuçlanması istenilen yönde kararların alınması dolayısıyla da bu kararların yürürlüğe sokulması temin edilir. Zaten dua dediğimiz olay da beyinden bir amaca yönelik olarak yönlendirilmiş mana yüklü dalgalar ile, her bir şeyin bir diğer şeyle bağlantı halinde olduğu sisteme etki edilerek istenilen olayların oluşmasını sağlamak değil miydi? Mesela Resulullah “Allah’ı zikredene yıldırım isabet etmez” (2) diyor. Oysa bir yıldırımın gücü en az 3-5 milyon volt iken nasıl oluyor da beyin dalgalarıyla böyle bir güce karşı konulabiliyor. Bunun cevabı yine birçok kez değindiğimiz üzere beyinden yayınlanan anlam yüklü dalgaların o yönde, kendini koruma istikametinde sistemi bilgilendirmesi, sistemin de bu bilgi doğrultusunda hareket etmesi esasına dayanmasıdır. (Bkz. Evrensel Sırlar / Kendini Tanı- Ahmed Hulusi)

(1) Hz Muhammed (sav)’ den önce de hakikat velileri bulunmaktaydı ancak Velayet kurumu olarak Hz Muhammed (sav)’ den itibaren başlamıştır. Ondan önceki bu işlevleri ise Melekler meydana getirmekteydi.
(2) Aslında yıldırımdan korunma olayı Allah’ı zikredenin korundukları şeylerden sadece biridir.
Devam edecek...
Enerji Alanları ve Biz 11
Bizlerin şartlanma, değer yargıları ve duygularına sahip olmayan ve Hz. İsa ( as)’ın deyişiyle insanca düşünceden arınmış, sıyrılmış Allah gibi düşünen ve o bakışla bakan bu yapılar için iyi ya da kötü, güzel ya da çirkin, zor ya da kolay...vb göreceli tüm kavramlar geçerli olmayıp sadece manaların terkipler halinde kuvveden fiile çıkışı ve kendi içindeki dönüşümleri söz konusudur. Dolayısıyla olanlar, sadece olması gerekli olan şeylerdir. Bu nedenle her şeyin mutlak bir düzen halinde, yerli yerince gördükleri için de ne yazı kış ne de kışı yaz yapmaya çalışırlar. Kendini bilen bu kişiler bize göre acı, ıstırap verici, üzüntülü olayları bile tıpkı hoş, tatlı, sevindirici olaylarda olduğu gibi zevk alarak yaşarlar. Bu yüzden onların bir diğer ismi de “zevk ehli” olarak ifade edilmektedir. Fikir vermesi açısından ünlü bir sufist bu konuda: “Allah bugün bana bela göndermedi yoksa beni unuttu mu? ” diyerek bizim gibi sıradan insanların altından kalkamayacağı bir yaşantı halinde olduğunun işaretlerini göstermektedir. Öyleyse bu insanlar, bizlerin daha iyi huylusu, iyi kalplisi, daha safı olan birer iyi ahlak derneği üyeleri midir, yoksa Özlerine vakıf, sistemi Okumuş olarak bu sistemde işlevler meydana getiren üstün yetenekli varlıklar mıdır?Elbette ki, ikincisi... Çünkü; tüm insanların, toplumların iradesi ve tüm dünya üzerindeki olayların yönlendirilmesi yani deprem, sel, kuraklık...gibi doğal afetlerle, savaşlar, büyük olaylar...vb hep Kozmik Bilinci, kapasitelerince ve hiyerarşik bir düzende yansıtan bu yapılarca oluşturulmaktadır. Yani Allah’ın tasarrufunun varlıklara ulaşmasını sağlamaktadırlar. Ya da benzer deyişle, Allah, varlıktaki tasarrufunu bu veli kulları adı altında meydana getirmektedir. Aslında, velilerin sayısı her dönem için yüz yirmi dört bin olarak sabit olmasına karşılık, bunların yaklaşık %99,9’ u, geri kalan % 0,1’ lik dilimde yer alan kendi hakikâtine vakıf olanlarca yönlendirilen ve kendilerini, kendi hakikatlerini bilmeyen bu yüzden de bilinç dışı olarak görevlerini yapan birimlerdir. Bunlar ancak ölüm ötesi yaşantıya geçtikleri anda yaşarken veli olduklarının farkına varırlar ki, bu velilere şeriat velisi adı verilmektedir. Diğerlerine ise Hakikat velisi denir ki, aralarında kıyasa gelmez düzeyde farklılıklar bulunmaktadır. Kaldı ki, hakikat velileri arasında bile Bilinç (boyut) farklılıkları mevcuttur. Kendi aralarındaki görevleri de farklı farklıdır. (1) Hakikatini bilen, bu yüzden de yaptığı işi farkında olarak gerçekleştiren görevli veliler bu olayları direkt kendileri Ruh gücü yani Beyin dalgalarıyla oluşturabildikleri gibi, kendi emrine verilmiş görevli avam melaike ve cinleri kullanarak da meydana getirebilmektedirler. Yine aynı şekilde beyin kapasiteleri çok yüksek olan bu insanlar yine belli görevli melek ve ışınsal varlıklara tasarrufta bulunarak onlara istediklerini yaptırarak, onları kullanarak belli şeylerden haberdar olabildikleri gibi, belli şeylere yön verebilmekte ve aynı şekilde etrafındakilere de yardımcı olabilmektedirler.Olayların meydana gelişinin sistemi ise mesela; doğal afetleri göz önüne aldığımızda, bildiğimiz üzere dünya ve tüm boyutlarıyla evren temel düzeyde mana terkiplerinden, mana (bilinçli enerji) titreşimlerinden, meleklerden oluşmaktadır. İşte bu mana terkiplerinden oluşmuş sistemdeki istenilen terkibe, gönderilen anlam yüklü dalgalar ile manasal dönüşüm oluşturularak arzu edilen olayların meydana gelmesi sağlanır ve biz bunu yaşadığımız boyutta doğal felaketler olarak algılarız. Ya da başka başka olaylar şeklinde... Bunun tam tersi durumların oluşması da yine aynı sisteme dayanmaktadır. Yani felaketlerin ertelenmesi, tamamen durdurulması ya da başka yerlere kaydırılması...vs. Veyahut bir ülkenin, ülkelerin (toplumların) yönlendirilmesi ile ilgili olarak da o bölgenin yetkili, güçlü kişi ya da kişilerinin beyinlerine (hologramlarına) etki edilerek sonuçlanması istenilen yönde kararların alınması dolayısıyla da bu kararların yürürlüğe sokulması temin edilir. Zaten dua dediğimiz olay da beyinden bir amaca yönelik olarak yönlendirilmiş mana yüklü dalgalar ile, her bir şeyin bir diğer şeyle bağlantı halinde olduğu sisteme etki edilerek istenilen olayların oluşmasını sağlamak değil miydi? Mesela Resulullah “Allah’ı zikredene yıldırım isabet etmez” (2) diyor. Oysa bir yıldırımın gücü en az 3-5 milyon volt iken nasıl oluyor da beyin dalgalarıyla böyle bir güce karşı konulabiliyor. Bunun cevabı yine birçok kez değindiğimiz üzere beyinden yayınlanan anlam yüklü dalgaların o yönde, kendini koruma istikametinde sistemi bilgilendirmesi, sistemin de bu bilgi doğrultusunda hareket etmesi esasına dayanmasıdır. (Bkz. Evrensel Sırlar / Kendini Tanı- Ahmed Hulusi)

(1) Hz Muhammed (sav)’ den önce de hakikat velileri bulunmaktaydı ancak Velayet kurumu olarak Hz Muhammed (sav)’ den itibaren başlamıştır. Ondan önceki bu işlevleri ise Melekler meydana getirmekteydi.
(2) Aslında yıldırımdan korunma olayı Allah’ı zikredenin korundukları şeylerden sadece biridir.
Devam edecek...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder